1905'te İsveç'ten bağımsızlığını kazanan ülke olarak, Norveç bir sene sonra sinema endüstrisine katıldı-en azından sürümlerden biri. Bununla beraber, Norveç sinema tarihinin ilk filmi ile ilgili çok az şey bilindiği gibi, iki ana sürüm, Hugo Hermansen'in ilk filmi 1906 veya 1908'de ürettiğini söylüyor. Filmin kaybolması ve az sayıda doküman kalması sebebiyle isim de bilinmiyor, ancak iki olası isim, bir balıkçının hayatının tehlikeleri veyahut denizde bir Drama olarak adlandırılabileceğini ortaya koyuyor.
İkinci Dünya Savaşı'na kadar olan ilk günlerin nihayetinde, Norveçli filmler, kitaplara, romanlara ve açık hava senaryolarına dayanan öyküler tarafından yönetildi ve 30'lu senelerin on senenini kutladı ve Norveç filminin Altın Çağı olarak adlandırılan the great Christening (1931) gibi filmlerle ilk konuşulan film.
İkinci Dünya Savaşı Norveç'te ateşlendiğinde, film endüstrisi üçüncü Reich'in altındaki diğer bir hayli ülkede olduğu gibi Nazi sansürüne maruz kaldı. Bununla beraber, bu dönem ilk siyasetler, yasalar, müdürlükler ve bir fon kurarak Norveç film endüstrisine organizasyon sağladı.
Savaşın sonu, bir hayli ülkede olduğu gibi, Norveç'teki sinemaya özgürlük ve yeni fikirler sundu ve o vakit ilk kadın yönetmen ortaya çıktı. Edith Carlmar, 1959'dan 20 sene süresince 10'dan fazla filmi sayesinde ülkesinin sinema endüstrisinin efsanesine dönüştü. Onun yanı sıra, yenilikçi bir marangoz, Ivo Caprino, kuklaları kullanarak da filme cesaret ve Norveç animasyon liderlerinden biri oldu.
50'li senelerde ve 80'li senelere kadar, Norveç sinema endüstrisi değişik eğilimleri ve tarihinin en başarılarından birini gördü: tek ülkenin Oscar ödülü. 1952'de, belgesel filmlerin patlamasının ortasında, Thor Heyerdahl, 40'lı senelerin sonlarında Pasifik'teki serüvenlerinden birinde çektiği bir bulgu sayesinde en iyi belgesel dalında Yüksekokul Ödülü sahibi oldu.
60'lı senelerde Fransız tarzının baskınlığından sonra, 70'lerin filmleri çoğunlukla sosyal gerçekçiliğe adanmıştır. Maksatlı olarak politize edilmiş ve kitlelere eğlence sağlama fikrinden uzak olan oddvar Bull Tuhus gibi yönetmenler, kendi gerçekliklerini ve bazen de gerçeklerinin ham bakış açısını vermeye düşkündü. O yıllar bu arada lider kadın yönetmen Anja Breien tarafından eşleri Üçlemesi ile büyük ekrana feminizm gelişini gördü.
80'lerden günümüze Norveç sineması, mahalli halktan büyük bir alaka kaybından sonra geçmişte ele geçirilen başarıyı ele geçirmek için AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ estetiğine baktı. Bu son 30 yılda, Norveç sinemasının rehabilitasyon ettiği konular, gerilimden eyleme, Hollywood dokunuşlarının kıvılcımlarıyla aile dramalarına kadar uzanıyordu. Yoldaş Pedersen, Pål Sletaun ve erik Skjoldbjærg'nin Hans Petter Moland Direktörü gibi yönetmenler, beynelmilel tanınırlık kazanmış ve filmleriyle uluslararası film şenliklerinde bulunmuş ve daha sonra AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ'deki filmleri yönetmeye başlamıştır.
Bu yazı 14 ŞUBAT 2020 tarihinde yazılmıştır.Yorum Yok..
Hemen bir tane yorum eklemeye ne dersin ?